Hz. Peygamber Döneminde Zekât Uygulaması

İslâm’ın beş şartı arasında yer alan ve temel ibadetlerden biri olarak kabul edilen zekât; iktisadî, içtimaî ve hukukî yönleriyle, insanlık kadar eski olan fakirlik sorununa İslâm’ın getirdiği çözümlerden biridir. Kur’ân-ı Kerîm’de 32 defa tekrarlanan zekât, Mekke döneminde nâzil olan ayetlerle ihtiyaç sahiplerine yardım etme teşviki şeklinde ortaya çıkmış; ancak Medine döneminde zekâtın kurumsallaşması için düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır [1].

Fakirlik Probleminin Çözümünde İlk Adım

Hz. Peygamber, İslâm davasını yaymaya başladığı andan itibaren fakirlik sorununa gerçekçi çözümler sunmuş; hem kendisine inanan Müslümanlar arasında hem de müşrik akrabaları arasında ihtiyaç sahiplerine maddî yardımda bulunmuştur. Mekke döneminde, ihtiyaç sahiplerine yardım etme teşvikiyle yönlendirilen ayetler, zekâtın farz kılındığına delalet eder nitelikte olmakla birlikte, uygulama henüz müesseseleşmemiş, miktarı ise mü’minlerin irade ve duygularına bırakılmıştır [2]. Özellikle boykot döneminde, varlıklı Müslümanların elde avuçlarındaki malı fakirlerle paylaşarak toplumsal dayanışmayı sağlamaya çalıştıkları gözlemlenmiştir.

Kurumsallaşmanın Başlangıcı: Mekke’den Medine’ye

Mekke döneminde Müslümanlar inanç esaslarını bireysel olarak öğrenip uygulamaya çalışırken, Hicret ile birlikte düzenlemeler devreye girmiştir. Medine’de artık bir devlet düzeni kurulmaya başlanmış; Hz. Peygamber zekâtın toplanması, dağıtılması, mükelleflerin belirlenmesi ve malların kayda alınması hususunda çeşitli düzenlemeler yaparak zekât uygulamasını kurumsallaştırmıştır[3]. Böylece, zekâtın devlet eliyle toplanıp dağıtılması, sürekli ve sistemli hale getirilmiştir.

Zekâtın Toplanması ve Dağıtımına İlişkin Düzenlemeler

Hz. Peygamber, zekât uygulamalarında:

  • Mekke döneminde: Zekât vermek teşvik edilmiş, ancak zorunlu bir emir şeklinde uygulanmamış; miktar ve kimlere verileceği konuları kişilerin inisiyatifine bırakılmıştır[4].
  • Medine döneminde: Zekât, ayetler ve hadisler ışığında kesin olarak emredilmiş; zekât mükelleflerinin tespiti, zekât miktarlarının belirlenmesi, malların kayıt altına alınması ve toplanıp dağıtılmasına yönelik düzenlemeler getirilmiştir[5].

Bu kapsamda Hz. Peygamber, zekât memurlarını (âmil) tayin ederek;

  • Mükelleflerin zekâtlarını hesaplatmak için tahmini tespit çalışmalarını yürütmüş,
  • Belirlenen nisab miktarları çerçevesinde her türlü mal ve gelir için zekât oranlarını saptamıştır[6].

Ayrıca zekâtın tahsilinde yılda bir defa olmak üzere belirlenen takvime uygun hareket edilmesi, özellikle ticari mallar, ziynet eşyaları, madenler ve benzeri mallar üzerinden zekâtın hesaplanıp toplanmasını sağlamıştır[7].

Kayıt Tutma, Denetim ve Şeffaflık

Hz. Peygamber, zekât gelirlerinin toplanması ve dağıtımı sırasında şeffaflık ve adaleti sağlamak amacıyla kapsamlı kayıt tutma sistemine büyük önem vermiştir. Tahmini zekât gelirlerinin belirlenmesi, toplanan malların kayda alınması, belirlenen yerlerde saklanması ve devletin mükellefler üzerindeki denetimi sayesinde olası şaibe, istismar ve yolsuzlukların önüne geçilmiştir[8].

Zekât Vermeyenlere Karşı Uygulanan Tedbirler

Zekât, Allah’ın emri olduğundan mükelleflerin zekâtlarını eksiksiz yerine getirmeleri beklenmiştir. Zekâtını vermeyenlere karşı dini uyarılar ve cezai müeyyideler öngörülmüş; fazladan talep edilmesi durumunda ödenecek miktarın kısıtlanacağı düzenlemeler getirilmiştir[9]. Böylece, zekât uygulamasının temel amacı; fakirlik probleminin aşılması, zengin ile fakir arasında dayanışmanın sağlanması ve toplumsal düzenin korunması olmuştur.

Hz. Peygamber’in zekât uygulamasında gösterdiği titizlik, düzen ve şeffaflık sayesinde İslâm toplumunun ekonomik ve sosyal yaşamında önemli bir köşe taşı oluşturulmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan ayetler ve hadisler ışığında, zekâtın toplanması, dağıtılması, kayıt altına alınması ve denetimi hususlarında yapılan bu düzenlemeler; İslâm medeniyetinin fakirlikle mücadele ve toplumsal dayanışma konusundaki kararlılığının en güzel örneklerinden biri olarak tarih sahnesinde yerini almıştır[10].

Kaynakça

[1] Şehmus Demir, Kur’ân’da Zekât Kavramının Etimolojik ve Semantik Analizi, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2007, s. 17.

[2] Karadâvî; Şehmus Demir; Yusuf Balta; Abdu Samed – Tevrat ve İncil’deki teşvikler üzerine.

[3] Ömer el-Hâcî, El-Mesîretü’t-Tarihiyye li Tatbiki’z-Zekât, Beyrut 1416/1996, s. 81.

[4] İslâm’ın Mekke dönemindeki ayet ve uygulama örnekleri (Müddessir, Kalem, Hakka, Fecr, Mâ‘ûn sureleri).

[5] El-Rûm, en-Neml, el-Lukman, el-Mü’minûn, el-A’raf, Fussilet sureleri.

[6] Tirmizî, Zekât, III, 35 (17); Ebû Ubeyd, hadis; Kettânî kaynakları.

[7] Demirhan, zekât uygulamaları üzerine; Ömer el-Hâcî, a.g.e.

[8] Ömer el-Hâcî, Demirhan ve diğer kaynaklarda yer alan kayıt tutma örnekleri.

[9] Ebû Yusuf, Yahya b. Âdem; Mâverdî; Ömer el-Hâcî.

[10] İslâm tarihinde zekâtın kurumsallaşması ve devletin rolü üzerine yapılan değerlendirmeler (Abdus Samed, Hamîdullah, vb.).

İlgili Faaliyetler

Benzer Haberler: Zekat

Zekât Şartları Nedir?

Zekât, İslam’da maddi gücü yerinde olan (nisap miktarına sahip) Müslümanların, Allah rızası için malının belirli bir bölümünü muayyen kimselere vermesini...

Zekat Nedir?

Kelime anlamı bakımından “temizlik” ve “artma” manalarını taşıyan zekât, İslam’da toplumsal yardımlaşmanın en önemli dayanaklarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de Zekat hakkında...

Zekât Nasıl Hesaplanır?

Zekât, İslam’ın beş temel şartından biridir ve zenginlik ölçüsü olan nisap miktarına ulaşan her Müslümanın Allah rızası için vermesi gereken...

Zekât Mallarının Nisabları ve Verilecek Miktarların Belirlenmesi

Hz. Peygamber (s.a.v.), altın, gümüş, deve, sığır, koyun, keçi, hurma ve üzüm gibi çeşitli mallarda zekâtın farz olduğunu açıkça belirtmiş,...